André Stern hiç okula gitmemiş 42 yaşında bir çocuk


Çeviri: Saliha Gürbüz

               André Stern'in okulsuz hayatından kesitler.
Birebir çeviri değildir.

“Adım André Stern ben hiç okula gitmemiş 42 yaşında bir çocuğum. Büyüdüğüm Fransa’da okula gitme mecburiyeti yoktur.”
Kırk yıl önce André’nin her ikisi de pedagog olan anne ve babası oğullarını okula göndermemeye ve de ders aldırmamaya karar verdiler.  Bu onun için değişik bir şey değildi çünkü küçük André başka türlüsünü bilmiyordu. André şuan bir baba, artık okul konusu ile daha bilinçli bir şekilde ilgileniyor.
“Antonin benim oğlum, kendisi dört yaşında. Beni vazgeçilemez yapan kişi odur. Eşim ve ben Antonin’i okula göndermeme kararını birlikte aldık fakat kendisi özellikle gitmek isterse o başka…”
André meslek olarak müzisyenlik, gitar imalatçısı, gazetecilik ve yazarlık yapıyor. Okula gitmemiş olması hiçbir şey öğrenmemiş olduğunu ifade etmiyor. Sadece onun öğrenim şekli farklı.
“Benim süregelen çocukluğumun temel meşguliyeti oyun oynamaktır. Kendi kendime hep sorarım; beyin araştırmacıları çocukların öğrenebilmesinin en verimli şekli ancak oyun oynarken olacağı düşüncesini ispat ettiğinden beri çocuğunun ömür boyu oyun oynamasına fırsat vermeyi denemek neden kimsenin aklına gelmemiş, mesela 42 yıl. Bakılsa ki, sonuçta işsiz, vahşi, cahil, asosyal bir kişi mi ortaya çıkıyor, yoksa tam da tersi mi?”
Antonin ’in en sevdiği oyun harfleri heceleyerek çözmek...
”ABBESSES – abes metro neden metro abes”
Antonin gibi André de okumayı oyun ile öğrendi. Okuma yazmayı Fransızca olarak öğrendikten sonra Almanca öğrenmek istedi ve saatlerce Almanca öğrenme kasetleri dinlerdi. “Normalde okula gidecek vaktim olmazdı ama gidip bir bakmak havasını teneffüs etmek istediğimde okuldaki çocuklar bana kaçıncı sınıfa gittiğimi sorduklarında ben de okula gitmediğimi söylerdim. Heyecanla, otomatik gibi her seferinde bana; ‘Vay! Ne kadar da şanslısın’ gibi gıpta ile karşılık vermeleri tabi ki benim istikametimi pekiştirdi.”
Bugün hemen öğleden önce Antonin bir pizzacıya gitmek istiyor, pizza yemeyi çok sevdiği için değil yapılışı hakkında bilgilenmek istiyor… Bu işe merak sardığından dolayıdır ki Paris'te oturdukları binanın altındaki pizzacı ile dostluk kurdu. Artık düzenli olarak burada pizzacı ile çalışacak ki, sonunda kendi istediği gibi pizzasını kendisi hazırlayabilecek.
“Yetişkinler iddia eder ki; çocuklar hep yaşıtları ile birlikte iletişim halinde olmak isterler, evet yaşıtları ile beraber olmayı severler fakat diğer insanlarla da iletişim kurmayı çok severler.”
Antonin yaşıtları ile öğleden sonraları dedesinin yanında bulunduğu zamanlarda buluşuyor. Genelde Dede Arno Stern neredeyse 70 yıldır düzenli bir şekilde yürüttüğü boyama atölyesinde bulunur. Buraya çocuklar özellikle boyama yapmak için gelirler. Boyamaları değerlendirilmez, sınıflandırılmaz. Burada boyama esnasında şeffaf kurallar vardır her şeyin düzeni ve yeri bellidir bu düzeni hala ileri yaşına rağmen 89 yaşındaki Arno Stern sağlar.
“Aynen bu boyama yerindeki gibi anne ve babam bana güncel yaşamımda hep şeffaflığı sağladılar. Böyle ‘sağlam yapı’ içinde bulunmak bana kendimi hep iyi güvende hissettirdi.”
Antonin de aynen anne babası tarafından böyle bir ‘sağlam yapı’ içinde yaşatılıyor. Bunlar düzenli yemek ve uyuma saatleri, güncel aile ortamında belirli kurallar…
Evet, eğlence de gerekli; Antonin ve babası bugün öğleden sonra Antonin ‘in yelkenlisini bir park havuzunda yüzdürmek istiyorlar.
“Ooo su yok burada.”
“Baba neden su yok?”
“Su yok çünkü kışın suyu boşaltıyorlar, yapacak bir şey yok. Biz yarın yelkenlimizi de alıp trenle şehir dışına çıkalım orada nehirde yüzdürebiliriz. Anlaştık mı?”
“Tamam.”
“Ben şehirde büyüdüm, oğlum dünyaya gelene kadar bir problem yoktu. Fakat o doğduktan sonra kararlaştırdık ki şehir çocuk için uygun bir yer değil, köye yerleştik. Şehirde her şey çok büyük, yüksek çocuklara yer yok şehirde, boyları her şeyin hep gri ve kirli olan bölümünde kalıyor. Hep tekrar Antonin’ i de alıp Paris’e geliyoruz çok zevk alıyor, bir iki gün durup tekrar köye dönüp orada kalıyoruz.”
Hemen her hafta sonu olduğu gibi bu hafta sonu da aile dede de beraberlerinde Paris’ten 400 km uzaktaki Lepar’a trenle gidiyorlar. Bu sefer Antonin çok yorgun ve valizde bir de yelkenlisi var. Lepar her yerden gürültüden stresten uzak bir yerleşim yeri. Stern ailesi burada yirmi yıldan fazla bir zaman içinde bir harabeden taşını toprağını işleyerek bir küçük mülk yapılandırdılar. Adeta bir cennet Antonin için.
“Orada tam bir çocuk olarak yaşayabiliyor,  hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, taşlar, çamur, akarsu sevdiği her şey var bulunuyor.”
André burada annesi babası karısı Paulin ve oğlu Antonin ile birlikte yaşıyorlar. André ve Paulin iş sahibi oldukları için Antonin’ in büyük anne ve büyük baba olarak yakın iletişim kurduğu iki kişi daha var. Bu elbette her zaman çok kolay değil ama özellikle birlikte müzik yapılınca çok keyifli oluyor.
André’ in anne babası oğullarının yirmi yıldan daha fazladır yaptığı oyunları, maketleri, ürettiği her şeyi kıymetli bir hazineyi saklar gibi sınıflandırmış saklamışlar.
“Lokomotiflerle ilgilendiğim günlerde sadece lokomotiflerle uğraştım günlerce.”
André’ in Babası – “Saatlerce günlerce bunları uğraş edindi ben sürekli yanında değildim zaman zaman sadece ne kadar ne yapmış olduğuna bakıyordum. Bitirdiğinde ortaya birçok lokomotif çıkmış oldu. Çok sayıda irili ufaklı lokomotifler, diş macunu tüpü ile yapılan da başka çeşitler de var.”
“23 yaşımda bir gün sinemaya gittiğimde filmde keman yapımından bahsediliyordu. Ben gitaristtim gitar üzerinden düşündüm. Çok ilginç meslek diye düşündüm, gitar nasıl yapılırdı?” André kendisi için gitar imalatçısı bir usta aradı ve yıllarca bu iş üzerinde yoğunlaştı diğer işlerini bir kenara bırakmış olması onu hiç rahatsız etmedi.
“Benim bilgi boşluklarım var büyük boşluklar birçok sayılamayacak kadar her kişide olduğu gibi bilgi boşlukları... Fakat bendeki herkesten farklı; ben bilgi boşluklarımın bulunmasından dolayı utanmıyorum. Baştan beri tecrübe ettiğim; boşluklar yeni bilgilere ayrılmış boş alanlardır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Wolfgang Borchert - Geceleri fareler uyur tabii ki...

Wolfgang Borchert - Mutfak Saati